14 Ekim 2008 Salı
Ormandaki Fısıltılar
Olinde'de doldurduğum çıkınım azalmaya başladı. En fazla 5-6 gün dayanabilir. Yiyecek için avlanmam gerekecek.
Gökyüzü aydınlık ve yıldızla dolu. Her gece yaptığım gibi yine yıldızları izleyerek uyuya kalmayı planlıyorum. Harika bir duygu.
Orman girişine çok yaklaştım. Güvenlik için bir kaç sihir kullanmam gerekiyor. Gece uyurken sihir kullanmayı hiç sevmiyorum, uykumda kabuslar görmeme sebep oluyor.
Kiko bugün biraz daha hareketliydi. Kanatlarını tekrar eskisi gibi kullanmaya başladı. Yine de tam olarak zehrin etkisini üstünden atamadı. Çok çabuk yoruluyor ve hemen omzuma konmak istiyor. Biraz daha kırımızıçimen bulmam lazım.
Güneybatıda yaklaşık 5km mesafede bir tepenin arkasında duman gördüm. Yolumdan biraz şaşmam gerekecek ama birileri buralara yerleşmiş olabilir. Bir kontrol etmek istiyorum belki yaşayan insanlar ve yiyecek birşeyler bulabilirim.
İnsan tek başınayken asla yalnız değildir. Yalnızlık insanın kendinden de kopmasıyla gerçekleşir. Eğer tanrı insanları yaratırken tek başına yaşayamacağını düşünseydi doğarken ve ölürken yanına birilerini verirdi.
Daha fazla devam edemeyeceğim, uyumam gerekiyor.
Şin dokar etun!
Roywinkle the Magus
1 Kasım 798
Ufuktan Masallar
-Giriş-
1.Bölüm
Her deney içinden iyice çıkılmaz, saçma bir hal almaya başlamış ve sonuçlar gittikçe anlamsızlaşmıştı. En mutlu anlarında silah çekip birbirlerini vuran Türk insanı, araştırma gurubunda hararetli tartışmalara gebe oluyordu.
“Ben anlam veremiyorum. Kesinlikle zarar verme amaçlı yapılmış bir eşya neden mutluluk anlarında kullanılsın?” diye sordu Layla.
“Bence bu bir çeşit adak. En mutlu anlarında birini öldürüyorlar ki mutlulukları perşinlensin!” dedi Maki.
Maki’nin söyledikleri Tuko’nun pek hoşuna gitmemişti. Kafasını sağa sola sallayarak “Bu tezi desteklemiyorum çünkü bir düğünde damadın vurularak öldüğünü kendi gözlerimle gördüm.” dedi ekip lideri.
Ekip liderinin bu düşüncesine Layla “Belki de yanlışlıkla vuruyorlardır.” diye cevap verdi.
Tuko aradığı cevaı bulamamaktan sinirlenmeye başlamıştı. “Yanlışlıkla mı? Benim bildiğim kadarıyla insan ırkı hatalarından ders çıkarabilen bir ırk. Neden aynı hatayı birçok kez tekrar etsin.”
“Araştırmalarımız bu tür olayların özellikle Türkiye’de yoğunlaştığını gösteriyor efendim.” dedi Maki.
Maki’nin söylediklerini destekler şekilde görünen Layla etrafına oturdukları yuvarlak masanın üstüne doğru eğilerek “Belki de Dünya’ya inip Türklerle direk temasa geçerek bu davranışların sebeplerini öğrenmek çok daha mantıklı olacaktır.”dedi.
Tuko bu düşünceyi beğenmişti. Dünya üzerine birçok kez inmişlerdi. Sadece, Türkiye onlar için keşfedilmemiş bir bölgeydi. Tek sorun buydu. “Kamuflaj ekipmanlarımız hazır mı Layla?”diye sordu Tuko.
“Evet efendim. Kullanıma hazırlar. Daha dün kontrol etmiştim.”dedi Layla
Tuko sandalyesinden kalkarken Layla’ya dönerek “Tamam o zaman, sen dişi kamuflajını hazırla. Maki de erkek kamuflajını kullanır. Detayları yarın sabah konuşuruz. Şimdi atmosferden çıkalım ve biraz dinlenip yarın için enerji depolayalım.“dedi.
Tam bu sırada İstanbul’da Caddebostan sahilinde 3000 kişi toplanmış yıldızsız gecede gökyüzündeki hareket eden ışıklara bakıp “UFO! İşte, bak orada!” diye bağırıyordu. Polisin ve itfaiyenin telefonları kilitlenmiş ve halk gecenin eğlencesini bulmuştu. Asıl gerçek birkaç gün sonra anlaşılmış ve ışıkları saçanın Büyükada’ya yerleştirilmiş olan turistik bir balon olduğu ortaya çıkmıştı.