25 Ağustos 2008 Pazartesi

Özgür ve Kaplumbağa

Küçük çocuk elindeki kürekle kumun üstüne ters şekilde koyduğu kovaya vuruyordu. İçindeki kumun kovanın şeklini almasını ve bir kale oluşturmasını umuyordu. Dalgaların sesi ufaklığın kulaklarında şarkı söylerken onun aklındaki tek şey ise kalesinin ne kadar güzel olacağıydı. Arada sırada esen hafif bir meltem çocuğun saçlarını uçuşturuyordu. Beş bilemedin altı yaşındaydı. O kumda büyük bir zevkle oynarken, jezlonglarında oturan anne ve babası oğullarını büyük bir mutlulukla izliyorlardı...

Ortaya bir şaheser çıkmayacağı belliydi ama küçük çocuğun hayal gücüyle görkemli bir şatodan eksik yanı kalmayacaktı.

Denizin rengi yeşile çalan bir maviydi. Denizde yüzen insanların sadece kafaları su üstündeydi ve denizde yaşamak için yaratılmadıklarını bağırır gibiydiler. İnsan ne bir balık kadar rahat yüzebilir, ne de bir kuş kadar özgürce uçabilir.

Annesi elinde peçeteyle oğlunun yüzünü silmek için yanına gelmişti. Yüzünü buruşturan çocuk silme işleminden rahatsız olduğunu sağa sola çılgınca salladığı elleriyle gösteriyordu. Annesi yanından ayrılınca çocuk da ayaklanmış ve küçük çocuklara özel o tatlı yürüyüşü ile suya doğru hareketlenmişti. Plajda onu gören herkesin yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Küçük çocuk plajın yıldızı oluvermişti.

Özgür oğlum dikkat et" dedi annesi.
Demek ki çocuğun adı Özgür'dü. İsminin hakkını verecek kadar özgürlüğüne düşkün bir çocuk olduğu anlaşılıyordu.

Elinde küreği ile deniz kenarına kadar gelmişti. Kalesine su dökmek için denizden su almak istiyordu. Küreği suya daldırmıştı ama bir türlü geri çekemiyordu.

Ne olduğunu anlamak için küreğin içine baktı ve kalakaldı. Küreğin içinde koskocaman bir su kaplumbağası vardı. Kafasını yuvasından çıkarmış ve Özgür'e bakıyordu. Özgür küreği sıkıca tutup havaya kaldırmaya çalıştı ve kaplumbağa suya düştü. Suya düştükten sonra da hızlıca yüzerek gözden kayboldu. Özgür için çok mutluluk ve şaşkınlık dolu bir andı. Hayatında ilk defa bir kaplumbağa görmüştü. Mutluluk, huzur ve başarı dolu hayatında göreceği onlarca kaplumbağadan ilki Özgür'ün küreğine konan bu kaplumbağa olmuştu. Yani ben olmuştum...

Tatlı Bir Tatil Sonrası Yazısı


Her insanın tatile ihtiyacı vardır. Sorumluluk sahibi olup hayatın akışı içinde türlü türlü dertlerle boğuşan insanları tatil düşüncesidir belki de ayakta tutan. Bütün dertlerden sorumluluklardan uzak güzel bir tatil...

Uzun bir aradan sonra iyi bir tatil yapmış olmanın verdiği huzur ile yazıyorum bu yazıyı. İçimi yenileyen, yeniden enerjiyle dolmamı sağlayan bir tatil...

Tekirdağ ve Çanakkale'yi kapsayan dinlencem bir aydan fazla sürdü. Asos gibi Bozcaada gibi güzellikleri bir kez daha görmek, Asos'un o eşsiz kekiğinin, Bozcaada'nın denizinin kokusunu hissetmek...

Zorlu bir seneye hazırlanırken beni ayakta tutan şey ise gelecek sene tekrar tatil yapabilme umudum olacaktır..