14 Haziran 2008 Cumartesi

DüşünSel

Var mısın yok musun?

Var mısın yok musun bir yarışma programı. Show Tv'ye bütün dertlerini unutturan ve prime-time'a egemen olan bir program.

Acun Ilıcalı'nın bundan önce yaptığı bütün programları büyük bir keyifle izledim. Neydi onlar bir hatırlayalım. Acun Firarda, Survivor, Fear Factor...Üçü de birbirinden başarılı. Var mısın yok musun daha önce Türkiye'de denenmiş ve tutmamış bir konseptti. Bu programın yeniden yayına sürülmesi ve bu kadar tutmuş olması Acun Ilıcalı'nın başarısını gözler önüne seriyor. Açıkçası bana pek hitap etmeyen bir yarışma biçimi. En ufak bir bilgi gerekmiyor. Yine de televizyon karşısında heyecanla izlememi engelleyemiyorum. Sadece kutu açmaca... Peki nasıl bu kadar başarılı oldu. İşin sırrı basit.

Var mısın yok musun yarışmacılarını birer aile bireyi gibi hissediyoruz. Farkında olsanız da olmasanızda. Ortada bir dizi varmış ve hergün başka bir bölüm izliyormuş gibi yaklaşıyorsunuz. Çok samimi, içten... Film izler gibi yarışma izliyorsunuz... Bu kadar basit...

Komedi Dükkanı

Son dönemlerde tiyatro içerikli komedi programları çok tutmaya başladı. Bu beni çok mutlu ediyor çünkü insanlara tiyatroyu sevdirmenin yanı sıra gerçek komedinin ne olduğunu görmemizi sağlıyor. Komedi dizilerinden çok, bu tarz tiyatro skeçleri ve doğaçlama türü programların başarılı olmaya başlaması halkın bu tarz programlara olan açlığını gözler önüne seriyor.

Komedi Dükkanı ve Tolga Çevik bu konuda ne kadar başarılı hepimiz görüyoruz. Televizyondaki başarısı o kadar büyük oldu ki artık bir tiyatro salonunu rahatlıkla dolduracak seyirciyi bulabiliyor. İşin ekonomik yanı ise hem tiyatro izleyicisinden hem de televizyon gelirlerinin birleşiminden oluşuyor. Çok Güzel Hareketler Bunlar, Komedi Dükkanı, Anında Görüntü Show son derece kaliteli komediyi bizlere sunuyorlar.

Yapmacık, gerçeklikten uzak komedi dizileri yerine bu programların sayılarının arttırılmalarını yetkililerden talep,rica, arz ediyorum....Nokta.

13 Haziran 2008 Cuma

DüşünSel

Pozitif bakış açısı

Hayatta hergün güllük gülistanlık olamaz. Önemli olan her ne olursa olsun olaylara pozitif yaklaşmak ve güçlüklere göğüs germektir. Sorunlar bitmez, sorumluluklar bitmez, karşınızdaki insanlar sizi üzebilir, ummadığınız şeyler sizi bulabilir. Her birinde ruhunuzdan bir parça eksilirse en sonunda sadece somurtan ve mutsuzluk abidesi bir insan oluverirsiniz. Bir insanın kendine verebileceğien büyük zarardır bu.

Pozitif yaşamın anahtarı kişinin kendindedir. Kendi kendinizin efendisi olursanız hayatta hiçbirşey sizi yıkamaz ve yıpratamaz. Pozitif yaşam için size birkaç öneride bulunmak istiyorum. Ben denedim çok faydasını gördüm.(Klişe yalan)

-Her sabah 1 bardak meyva suyu için. Kahvaltıda çay içmek bir gelenek haline gelmiş durumda. Çay ile birlikte küçük bir bardak meyva suyu sizi çok daha iyi hissettirecektir. Aynı zamanda kahvaltının vitamin değerini de arttıracaktır.

-6.5 ile 7.5 saat arası uyuyun. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki çok uyumak insan bünyesine aşırı derecede zarar veriyor. Kendinize bir otokontrol yapın ve 7 saatten fazla uyumamaya çalışın. Uyku saatlerinizi de dengelerseniz 1-2 hafta içinde sabahları daha dinç kalkacağınızı göreceksiniz.

-Sabahları 15 dakika spor yapın. Sabah kalktınız işe veya okula gideceksiniz diyelim. Normal kalkış saatinizi 15 dakika geriye alıp spor yaparsanız gün içinde çok daha dinç olacaksınız. İlk başlarda bu düzeni sağlamak zor olsa da alıştıktan sonra o sporu yapmadan uykudan ayılamayacağınızı göreceksiniz.

-Bardağın dolu tarafını görün. Hayatta karşımıza çıkan her türlü sorunu bakış açınızı değiştirerek aşabilirsiniz. Sizin için çok büyük görünen sizi yerden yere vuran, sizi çok üzen bir durum olduğunu varsayalım. Sizi bu kadar üzen bir durum başka birisi için durup da kaale alınmayacak kadar basit bir olay olabilir. Bu tamamen bakış açısı ile alakalı. Bakış açınızı geliştirebilirseniz olaylara farklı yaklaşımlar sergiler ve sorunlara çok daha mantıklı çözümler üretebilirsiniz.

-Gerginlikten uzak ve rahat olmaya çalışın. Reaksiyonlarınız hızlı olsun, olaylara hızlı çözümler üretmeye çalışın ama asla aceleci olmayın. Acele etmek gerginliği ve stresi arttırır bu da sizi başarıdan uzaklaştırır.

-Kendinize bir plan yapın. Haftayı nasıl değerlendireceğinizi, günlük programlarınızı ayarlayın. Programlı bir hayat beklenmedik sürprizlerle, unutulmuş önemli olaylarla daha az karşılaşmanızı sağlar.

-Gülümseyin. Gülmeyi bilmeyen dükkan açmasın sözü son derece doğrudur.

-Her karanlığın ardında aydınlığa açılan bir çıkış vardır. Umudunuzu asla kaybetmeyin...

Şarkı Önerisi

Madonna-Love profusion

Çok sıcak, sarıp sarmalayan bir Madonna şarkısı. Dile dolanan bir nakarat. Üzerinden birkaç yıl geçmiş olsa da tekrar tekrar dinlenmeyi hakediyor...

12 Haziran 2008 Perşembe

DüşünSel

Atatürk'ü sevmemek

Fatih Altaylı'nın televizyon programına katılan bir bayanın "Başıma birşey gelmeyecekse; Atatürk'ü sevmiyorum" diyerek gündemi meşgul ettiğini görüyoruz. Hadi biraz bu konuyu inceleyelim...

Laf sahibi genç bir bayan. Başı kapalı, türbanlı, baş örtüsü takıyor...Hepsi aynı şey ama hangisi kulağınıza hoş geldiyse onu seçin... Kanada vatandaşı. Nene Hatun'u ve Sütçü İmam'ı kapı komşusu sanıyor...

Atatürk'ü sevmemek için bir insanın haklı gerekçeleri olması gerekir. Bahsettiğimiz insan Hitler olsa aklınıza birkaç gerekçe gelebilir. Zorlarsanız belki Saddam'ı(!!) veya Bush'u(!!!) bile sevmemek için gerekçeler bulabilirsiniz. Atatürk'ü sevmemek için sadece tek bir gerekçeniz olabilir; benim sevdiğim hoşuma giden, işime gelen ne varsa attı yerine yeni birşeyler getirdi ben rahatsız oldum o yüzden sevmiyorum...

Ne kadar mantıklı bir gerekçe değil mi? Atatürk'ü sevmemek için aklınıza başka bir neden geliyorsa lütfen benimle paylaşır mısınız?

Bu konuda daha derin düşüncemi ilerki günlerde burada yazacağım...

İsviçre'yi acılı dürüm yaptık

Hep bu tarz başlıkları atmaya özenmişimdir. Ne kadar eğlenceli değil mi? İsviçre'yi şişe geçirdik afiyetle yedik. Daha da türetirdim de iştahınız açılmasın şimdi.

Maça çıkacak takım kadromuz gün boyunca bütün tv ve gazetelerde farklı farklı şekillerde bize sunuldu. Hangi kanalı açsam farklı bir muhtemel 11. Kim karar veriyor da bu muhtemel 11'ler bize aktarılıyor acaba...

Milli takım kadrosu açıklanınca saldıran topu yerden oynayan bir Türkiye izleyeceğimizi gördük. Fatih Terim tüm riskleri alıp gol atmak istiyordu. İki atar bir yerim yine de yenerim düşüncesi seziliyordu.(Şiir gibi cümle oldu) Maç başladı ve evdeki hesap çarşıya uymadı. Çok şiddetli bir yağmur tüm planları alt-üst etti.

Formula-1 gibi motor sporlarında ani değişen hava koşullarında takımlar pit-stop yapar ve lastiklerini değiştirirler. Futbol'da da bunun bir örneğini görmek çok isterdim. Gökdeniz ve Tümer sadaha su topu oynamaya kalkışınca Fatih Terim'in takımı pite sokup oyuncu değişikliği ile hava koşullarına uyum sağlamasını beklerdim. Nitekim değişiklik ilk yarı sonunda geldi.

Arda'nın çok istekli olduğunu maç başlar başlamaz hissetmiştim ve evde maçı beraber izlediğim arkadaşlara bu düşüncemi ilettim. Nitekim Arda'nın "winning goal"(maç kazandıran gol)'ü ile maçı aldık ve tur şansını Çek maçına bıraktık. Bu takımda Çek'leri yenecek kapasite var. Fatih Hoca'dan tek ricam Semih ve Arda'yı ilk 11'de oynatması...

Within Temptation

Henüz Within Temptation'la tanışmamış olanlar için kısa bir bilgi verelim. Hollanda kökenli grup Evanescence ile çok kıyaslanıyor. Hem vokallerinin hem de müzik tarzlarının benzerliği dikkat çekici. Müzikal anlamda çok başarılı bulduğum ve dinlemekten keyif aldığım bir grup. Birkaç şarkı önerisi yapıp grubun resmi sitesini ziyaret etmenizi önereceğim.

1. What have you done
2. Angels
3. Mother Earth
4. Ice Queen
5. Stand my ground

http://www.within-temptation.com/en/index.php

10 Haziran 2008 Salı

Öneri


Nightwish-While your lips are still red


Tam bir ballad.Müthiş. İmkanınız olursa klibini de izlerseniz tadından yenmez. Marco'nun vokalinin ne kadar iyi olduğunu da birkez daha görmüş olduk...

Ufukta görünenler


Bu blog'da neler olacak?

-Film eleştirileri

-Albüm eleştirileri

-Kitap, şarkı, film, mekan vb. öneriler

-Kişisel denemeler, köşe yazıları

-Kısa hikayeler

-Şiirler

Hepsi çok kısa zaman sonra burada....

Her zaman daha fazlası için...

Her sabah kalktığınızda bugün farklı olacak diyor musunuz? Bugün yeni hayatımın ilk günü olacak ve bambaşka birisi olacağım, yaptığım hataları tekrarlamayacağım, yapmak istediğim ne varsa ileri bir tarihe atmadan yapmaya başlayacağım... vb. birçok söz. Kişinin kendi kendine verdiği sözler...

Ben buna benzer konuşmaları kendimle en az elli kere yaptım. Sonuç? Sonuç hep başa dönmekten ibaret. Sürekli bir deja vu. Sürekli bir paradoks.

Çıkış yok mu peki? Elbette var. Çok sağlam bir karakteriniz varsa ve kişiliğinizin sizi yönetmesine izin vermezseniz yaşadığınız herşeyden ders çıkarır ve geleceği görebilirsiniz. Bu da size mutlu sona giden yolun nereden olduğunu gösterir. O yolu yürüyüp yürümemek size kalmış.

Geleceği görmek... Bu konudan malzeme çıkar gibi görünüyor.

Bu hafta blog içine birçok yeni yazı ekleyeceğim. Kafamda olan ama vakit bulup da başlayamadığım hikayeleri iyice oturtup yayınlamak istiyorum. Hedef hep daha fazlası... Kendimle yarışıyorum ve kapasitemi sınıyorum. Uzun bir süredir çok zorladım kendimi. Ufak bir molaya ihtiyacım var. Molayı da yazı yazarak, spor yaparak geçirmek istiyorum. Yarından itibaren herşey daha farklı olacak... Gel de inanma...